Çağdaş Sözlük

Hâss ~ خاص

Lugat-ı Cudi - Hâss ~ خاص maddesi. Sayfa: 442 - Sira: 5

Lugat-ı Cudi, İbrâhim Cûdî Efendi Sözlüğü; Hâss maddesi. osmanlıcada Hâss ne demek, Hâss anlamı manası, Hâss osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte Hâss hakkında bilgi. Arapça Hâss ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada Hâss anlamı

Lugat-ı Cudi - خاص Hâss ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

Hâss ~ خاص güncel sözlüklerde anlamı:

HASS ::: Tergib. Teşvik. Bir kimseyi bir şey için iknâ etmek.

HASS ::: Duyan. Hisseden. Duyucu. * Duygu.

HASS ::: Alçak, bayağı, âdi. * Marul.

HaSS ::: (C.: Havass) Hususi. Hâlis. Kıymetli ve ileri gelen mühim yakınların topluluğu. * Bir şeyde bulunup başkasında bulunmayan. Umumi olmayıp mahsus olan. * Tam ayar olan, yabancı maddelerle karışık olmayan ve içinde bozuk bulunmayan. Tek, münferid. * Saf. * Tar: Osmanlı İmparatorluğunun ilk zamanlarında, devletin büyüklerine ayrılan yıllık geliri yüzbin akçadan fazla olan arazi.

HASS ::: Azlık, kıllet.

HASS ::: Zannetmek. * Silkmek. * Davarı kaşağılamak. * Közün üstünde birşey pişirmek. * Katletmek, öldürmek.

hâss ::: (a. s. c. : havas) : 1) mahsus, * özel. İsm-i hâss : has isim, *özel ad. 2) hüküm darın kendine mahsus olan. 3) saf, hâlis. 4) tar. Osmanlı Imparatorluğu'nun eski devirlerinde, devletin büyüklerine ayrılan ve yıllık geliri yüzbin akçadan yukarı olan arazi.

hâss ü âm ::: herkes.

hâss-ül-hâss ::: en has, en güzel.

hâss ::: (a. s. hiss'den) : hisseden, duyan. [müen. "hasse" dir].

hass ::: (a. i.) : birini, bir işe teşvîk etme, kandırıp ayartma.

hass ü iğrâ' ::: teşvik ve kışkırtma.

hass ::: (a. s.) : 1) alçak, âdî. 2) i. marul.

hâss ::: özel.

HaSS ::: Hâss, kat'î (kesin) mânâ ifâde eder. Sözden maksat, tek şeydir. Ahmed, Yûsuf gibi özel isimler; insan, ağaç, meyve gibi cins isimler; bir, iki, üç gibi sayı isimleri hep hâss lafızlardır. "Her kırk koyunda bir koyun zekât olarak verilir" hadîs-i şerîfinde; kırk, hâss lafızdır. Bu sebeple koyunun zekât nisâbı (ölçüsü) kırktır. Ondan az veya çok olması ihtimâli yoktur. (Serahsî)

2. Geliri yüz bin akçeden fazla olan dirlikler. General toprağı.

hâs ::: özel , hususi , özgü , has , çöp

hâss ::: özel

hâs ::: ‬özgü

hâs ::: has

hâs ::: saf

hâs ::: özel

hâss ::: (a. s. hiss'den) hisseden, duyan. [müen.

Hâss ::: Özgü

Hâss ::: Özgü

hâss :::

özgü

HASS :::

Azlık, kıllet

HÂSS :::

(C.: Havass) Hususi. Hâlis. Kıymetli ve ileri gelen mühim yakınların topluluğu. * Bir şeyde bulunup başkasında bulunmayan. Umumi olmayıp mahsus olan. * Tam ayar olan, yabancı maddelerle karışık olmayan ve içinde bozuk bulunmayan. Tek, münferid. * Saf. * Tar: Osmanlı İmparatorluğunun ilk zamanlarında, devletin büyüklerine ayrılan yıllık geliri yüzbin akçadan fazla olan arazi.