Çağdaş Sözlük

ders ~ درس

Lugat-ı Cudi - ders ~ درس maddesi. Sayfa: 483 - Sira: 13

Lugat-ı Cudi, İbrâhim Cûdî Efendi Sözlüğü; ders maddesi. osmanlıcada ders ne demek, ders anlamı manası, ders osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte ders hakkında bilgi. Arapça ders ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada ders anlamı

Lugat-ı Cudi - درس ders ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

ders ~ درس güncel sözlüklerde anlamı:

DERS ::: Tenbih, tâlimat, vazife. Bir şeyi öğrenmek için muallim veya o işi iyi bilen birisinden azar azar alınan vazife. * Akıl.

ders ::: (a. i. c. : dürûs) : 1) bir şeyi öğrenmek için öğretmenden azar azar alınan vazîfe. 2) tenbih, telkin; tâlîmat, direktif. 3) akıl. Sana kim ders verdi : sana kim akıl verdi.

ders-i âmm ::: [evvelce] talebeye, medreseliye ve herkese ders vermiye yetkili bulunan kimse, cami hocası.

ders-i ibret ::: (ibret dersi) : göz açacak şey, us payı.

ders vekâleti ::: [evvelce] Şeyhislâm kapısında, medrese talebesi ve bunların dersleriyle meşgul olan dâire.

Ders :::


  1. Öğretmenin öğrenciye belirli bir sürede verdiği bilgi
    Örnek: Mektepten kaçmıyor, bazı derslerden zevk alıp saatlerce çalıştığım oluyordu. S. F. Abasıyanık

  2. Bu bilgi aktarımı için ayrılan süre.

  3. Öğrencinin öğrenmek zorunda olduğu bilgi
    Örnek: Bir yakınlık kurmak için derslerini soracak oluyordu. N. Cumalı

  4. Bir olayın bellekte bıraktığı öğretici iz, öğüt, ibret
    Örnek: En iyisi, kıyının verdiği şu ekoloji dersini uygulamak mı dersiniz? H. Taner

  5. 1- Öğrencilere bir konuyu anlatmak, bir sorunu açıklamak ya da birtakım becerileri kazandırmak için yapılan kısa süreli öğretim. 2- Öğretim süresince ve kimi durumlarda öğretmenin yaptığı açıklamalar, küme tartışmaları ve alıştırmalar yoluyle öğrenilen şey. 3- Belirli bir süre üzerinde çalışılan konu. 4- Öğrencilerin, öğrenmek durumunda bulundukları bilgi, beceri ve anlayışlar.

ders ::: tenbih , talimat , vazife , bir şeyi öğrenmek için muallim veya o işi iyi bilen birisinden azar azar alınan vazife , akıl

ders ::: çimke, ibret, muhazara, öğüt

DERS :::

Tenbih, tâlimat, vazife. Bir şeyi öğrenmek için muallim veya o işi iyi bilen birisinden azar azar alınan vazife. * Akıl