Çağdaş Sözlük

adem ~ عدم

Lugat-ı Cudi - adem ~ عدم maddesi. Sayfa: 667 - Sira: 3

Lugat-ı Cudi, İbrâhim Cûdî Efendi Sözlüğü; adem maddesi. osmanlıcada adem ne demek, adem anlamı manası, adem osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte adem hakkında bilgi. Arapça adem ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada adem anlamı

Lugat-ı Cudi - عدم adem ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

adem ~ عدم güncel sözlüklerde anlamı:

aDEM ::: İnsan. İlk insan ve ilk peygamber (A.S.)Allah ilk insan olarak Âdem'i, so a eşi Havva'yı yaratmıştır. Bugünkü insanlar onlardan türeyip çoğalmıştır. Bazı dine tâbi olmıyanlar, insanın maymun soyundan bir hayvandan türediğini iddia ederler. Bu iddia kasıtlıdır, çünki ilmî isbatı yapılamamıştır. Lâboratuarlarda küçük canlılar üzerinde yapılan çalışmalar göstermiştir ki, canlının genetik yapısında meydana gelen değişiklik sonucu türeyen yeni canlı, ana-babasından daha mükemmel değil; dejenere olmuş, soysuzlaşmış, bozuk bir şekil almıştır. İnsan ise en mükemmel mahluktur. Kaldı ki bu güne kadar bir canlının değişip başka bir canlı haline geldiğini kimse görmemiştir. Bugünkü maymunlar da hâlâ insan olmamışlardır. Bugünün psikoloji ve felsefi antropolojisi insanın mahiyetçe, özce hayvandan farklı olduğunu kabul etmiştir. $ Yani: Cenâb-ı Hak, Âdem'i (A.S.) bütün kemalâtın mebadisini tazammun eden âli bir fıtratla tasvir etmiştir ve bütün maâlinin tohumlarına mezraa olarak yüksek bir istidat ile halketmiştir ve mevcudatı ihata eden ulvi bir vicdan ve ihatalı on duygu ile teçhiz etmiştir; ve bu üç meziyet sayesinde, bütün hakaik-ı eşyayı öğretmeye hazırlamıştır, so a bütün esmayı kendisine öğretmiştir. Âdem'i halketti, tesviye etti, cesedine nefh-i ruh etti, terbiye etti, so a esmâyı tâlim etti ve hilâfete namzed kıldı. So a vakta ki Âdem'i melâikeye tercih etmekle rüchan mes'elesinde ve hilâfet istihkakında ilm-i esmâ ile mümtaz kıldı. İ.İ.)(Hz. Âdem'in (A.S.) Cennet'ten ihracı ve bir kısım beni-âdemin Cehennem'e idhali ne hikmete mebnidir?Elcevap: Hikmeti, tavziftir... Öyle bir vazife ile me'mur edilerek gönderilmiştir ki, bütün terakkkiyat-ı mâneviye-i beşeriyenin ve bütün istidâdât-ı beşeriyenin inkişaf ve inbisatları ve mâhiyet-i insaniyenin bütün Esmâ-i İlâhiyeye bir âyine-i câmia olması, o vazifenin netayicindendir. Eğer Hz. Adem Cennette kalsaydı; melek gibi makamı sâbit kalırdı, istidâdât-ı beşeriye inkişaf etmezdi. Halbuki yeknesak makam sâhibi olan melâikeler çoktur, o tarz ubudiyet için insana ihtiyaç yok. Belki hikmet-i İlâhiye, nihayetsiz makamatı kat' edecek olan insanın istidadına muvafık bir dâr-ı teklifi iktiza ettiği için, melâikelerin aksine olarak mukteza-yı fıtratları olan mâlum günahla Cennet'ten ihraç edildi. Demek Hazret-i Adem'in Cennet'ten ihracı, ayn-ı hikmet ve mahz-ı rahmet olduğu gibi; küffarın da Cehennem'e idhalleri haktır ve adâlettir. M.) (Bak: Terakkiyat)

ADEM ::: Yokluk, olmama, bulunmama. * Fakirlik. (Vücudun zıddı)(Bir zaman -küçüklüğümde- hayalimden sordum: "Sana bir milyon sene ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat so a ademe ve hiçliğe düşmesini mi istersin? Yoksa, bâki, fakat âdi ve meşakkatli bir vücudu mu istersin?" dedim. Baktım ikincisini arzulayıp birincisinden "Âh!" çekti. "Cehennem de olsa beka isterim." dedi. R.N.)(Eğer sen dalâlette boğulup çıkamıyorsan; yine cehennemin vücudu bin derece idam-ı ebediden hayırlıdır. Ve kâfirlere de bir nevi merhamettir. Çünkü insan, hattâ yavrulu hayvanat dahi, akrabasının ve evlâdının ve ahbabının lezzetleriyle ve saadetleriyle lezzetlenir, bir cihette mes'ud olur. Şu halde, sen ey mülhid, dalâletin itibariyle ya idam-ı ebedi ile ademe düşeceksin veya cehenneme gireceksin! Şerr-i mahz olan adem ise, senin bütün sevdiklerin ve saadetleriyle memnun ve bir derece mes'ud olduğun umum akraba ve asl ve neslin, seninle beraber idam olmasından, binler derece cehennemden ziyâde senin ruhunu ve kalbini ve mâhiyet-i insaniyeni yandırır. Çünkü cehennem olmazsa cennet de olmaz; herşey senin küfrün ile ademe düşer. Eğer sen cehenneme girsen, vücud dâiresinde kalsan, senin sevdiklerin ve akrabaların ya cennette mes'ud veya vücud dâirelerinde bir cihette merhametlere mazhar olurlar. Demek, herhalde cehennemin vücuduna taraftar olmak sana lâzımdır. Cehennem aleyhinde bulunmak ademe taraftar olmaktır ki; hadsiz dostlarının saadetlerinin hiç olmasına taraftarlıktır. Evet cehennem ise, hayr-ı mahz olan dâire-i vücudun Hakim-i zülcelâlinin hakimâne ve âdilâne bir hapishâne vazifesini gören dehşetli ve celâlli bir mevcud ülkesidir. Hapishâne vazifesini de görmekle beraber, başka pek çok vazifeleri var. Ve pek çok hikmetleri ve âlem-i bekâya âit hizmetleri var. Ve zebâni gibi pek çok zihayatın celâldarâne meskenleridir. Ş.)

Âdem ::: (a. h. i.) : 1) dünyâdan ilk yaratılan adam. 2) ilk peygamber, (bkz. : ebü - l - beşer). 3) (f. c. : âdemân) : adam.

adem ::: (a. i.) : yokluk, bulunmama.

adem - i basîret ::: basiretsizlik, görüşsüzlük.

adem - i dikkat ::: dikkatsizlik.

adem - i emniyet ::: güvensizlik.

adem - i ihtimâl ::: olamamazlık.

adem - i iktidar ::: 1) güçsüzlük, gücü yetmezlik; 2) intiazsızlıktan doğan bir hastalık, fr. impuissance

adem - i imkân ::: imkânsızlık, olamazlık.

adem - i imtizaç ::: birleşmezlik, geçimsizlik, geçinemezlik,bağdaşmazlık.

adem - i inkıtâ ::: kesilmezlik.

adem - i istikrâr ::: bir halde durmazlık.

adem - i iştihâ ::: iştahsızlık.

adem - i itâat ::: itaatsizlik.

adem - i ihtilâf ::: anlaşmazlık, uyuşmazlık.

adem - i i'timâd ::: güvensizlik.

adem - i kifâyet ::: yetmezlik.

adem - i merkeziyyet ::: bir merkezden değil her teşekkülün kendi kendini idare etmesi.

adem - i mes'ûliyyet ::: mes’ûliyetsizlik, * sorumsuzluk.

adem - i mevcûdiyyet ::: yokluk.

adem - i muâbakat ::: uymazlık, uyuşmazlık.

adem - i muvâfakat ::: râzı olmayış.

adem - i muvaffakiyet ::: muvaffakiyetsizlik, başarısızlık.

adem - i müsâade ::: müsâadesizlik, izinsizlik; darlık.

adem - i nezâfet ::: pislik, kirlilik.

adem - i riâyet ::: riayetsizlik, saygısızlık.

adem - i tecâvüz ::: saldırmazlık.

adem - i müsâvât ::: eşitsizlik.

adem - i sebât ::: sebat etmeyiş, çabuk bıkıp usanma, direnmezlik.

Adem ::: ilk insan ve ilk peygamber.

adem ::: yokluk, olmama, bulunmama.

ADEM ::: 1. Yokluk, varlığın zıddı.

Kâinâtın aslı ademdir. Âlemler yâni her şey var olmadan önce ademde idiler. (Kemahlı Feyzullah Efendi)

2. Tasavvufda sâlikin (tasavvuf yolcusunun) kendisini kaplayan mânevî hal sebebiyle kendinden geçmesi hâli.

Adem :::


  1. İnsan, insanoğlu, adam.

  2. İnsanda bulunması gereken olumlu özelliklere sahip olan kimse.

  3. Dinî inançlara göre yaratılan ilk insan ve ilk peygamber.

  4. Yokluk
    Örnek: Ne civarda bir köy var ne bir evin hayali / Sonun ademdir diyor insana yolun hâli. F. N. Çamlıbel

  5. yokluk.

âdem ::: yokluk , bulunmama , ilk insan ve ilk peygamber , olmama , ilk insan , adem peygamber , insan

a'dem ::: yokluk

âdem ::: ‬ilk insan

âdem ::: Adem Peygamber

âdem ::: insan

âdem ::: adam

adem ::: ‬yokluk

adem ::: bulunmama

adem ::: adem

Âdem ::: (a. h. i.) 1) dünyâdan ilk yaratılan adam. 2) ilk peygamber, (bkz. : ebü - l - beşer). 3) (f. c. : âdemân) : adam.

âdem ::: adam, insan, insanoğlu

Adem :::

Yokluk; hiçlik; ölüm

ADEM :::

Yokluk, olmama, bulunmama. * Fakirlik. (Vücudun zıddı)(Bir zaman -küçüklüğümde- hayalimden sordum: "Sana bir milyon sene ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat sonra ademe ve hiçliğe düşmesini mi istersin? Yoksa, bâki, fakat âdi ve meşakkatli bir vücudu mu istersin?" dedim. Baktım ikincisini arzulayıp birincisinden "Âh!" çekti. "Cehennem de olsa beka isterim." dedi. R.N.)(Eğer sen dalâlette boğulup çıkamıyorsan; yine cehennemin vücudu bin derece idam-ı ebediden hayırlıdır. Ve kâfirlere de bir nevi merh

ÂDEM :::

İnsan. İlk insan ve ilk peygamber (A.S.)Allah ilk insan olarak Âdem'i, sonra eşi Havva'yı yaratmıştır. Bugünkü insanlar onlardan türeyip çoğalmıştır. Bazı dine tâbi olmıyanlar, insanın maymun soyundan bir hayvandan türediğini iddia ederler. Bu iddia kasıtlıdır, çünki ilmî isbatı yapılamamıştır. Lâboratuarlarda küçük canlılar üzerinde yapılan çalışmalar göstermiştir ki, canlının genetik yapısında meydana gelen değişiklik sonucu türeyen yeni canlı, ana-babasından daha mükemmel değil; dejenere olmuş, soysuzla