Çağdaş Sözlük

madde ~ ماده

Lugat-ı Cudi - madde ~ ماده maddesi. Sayfa: 798 - Sira: 17

Lugat-ı Cudi, İbrâhim Cûdî Efendi Sözlüğü; madde maddesi. osmanlıcada madde ne demek, madde anlamı manası, madde osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte madde hakkında bilgi. Arapça madde ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada madde anlamı

Lugat-ı Cudi - ماده madde ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

madde ~ ماده güncel sözlüklerde anlamı:

MADDE ::: Zahir duygularla hissedilen, ruhâni olmayıp, ağırlığı olan, cismâni bulunan. * Asıl, esas, cevher, mâye. * Bend, fıkra, kısım. * İlm-i Kelâmda: His âzâmız üzerine bir takım muayyen ihtisâsât husule getiren veya getirebilen, her şey. * Tıb: Çıbanın içinde hasıl olan yara.

madde ::: (a. i. c. : meyâdd) : 1) madde. 2) maya, cevher; asıl. 3) cisim. 4) iş; mes'ele. 5) sözün özü, ruhu. 6) kanun veya nizamnamenin bir fıkrası. 7) lügat kitaplarında tezad edilen kelimelerin her biri. mâdde-i vücud : vücûdun maddesi. mâddet-ül fesâd : fesada sebebiyet veren, fesadın başı olan iş. 8) anat. erkeklik organı.

mâde ::: (f. s.) : dişi. Şîr-mâde : dişi arslan.

madde ::: uzayda yer dolduran varlık.

MADDE ::: Hava, su, taş, cam ayrı birer maddedir. Işık ve ses, madde değildir. Çünkü yer kaplamaz ve ağırlıkları yoktur. Her madde; katı, sıvı ve gaz olmak üzere üç hâlde bulunur. Sıvı ve gaz hâlindeki maddelerin, kendilerine mahsûs belli şekilleri yoktur. Bunlar, bulundukları kabın şeklini alırlar. Maddenin şekil almış hâline cisim denir. Maddeler, hep cisim hâlinde bulunur. Meselâ, anahtar , iğne, masa ve çivi, başka başka cisimdir. Şekilleri başkadır, fakat hepsi demir maddesinden yapılmıştır. (Muhammed Sıddîk bin Saîd)

Âlem, madde ve özelliklerden meydana gelmiştir. Bütün âlem hâdistir, yâni yok iken sonradan yaratılmıştır. (Berhurdâr)

Madde, Allahü teâlânın kuvvet ve kudreti ile varlıkta kalmaktadır. Kendi kendine duran madde yoktur. Bütün cisimleri, her şeyi varlıkta durduran, Allahü teâlâdır. (İmâm-ı Rabbânî)

Madde :::


  1. Duyularla algılanabilen, bölünebilen, ağırlığı olan nesne, özdek
    Örnek: Bütün uyuşturucu maddeler gibi, vazgeçemeyeceği kadar bağlanarak yalana alışır. N. Cumalı

  2. Bir şeyi oluşturan öge.

  3. Yasa, sözleşme, antlaşma vb. metinlerde, her biri başlı başına bir yargı getiren ve çoğu kez rakamla belirtilen bölüm
    Örnek: Kanun tatbikatında merhamet bilmez. Suçları maddeleriyle ölçer. Hükmünü verir, çarpar. H. R. Gürpınar

  4. Sözlük ve ansiklopedilerde tanımlanan, anlatılan kelime, ad veya konulardan her biri
    Örnek: Bir uzmanla buluşacağı zaman ansiklopediyi açar, o konuyla ilgili maddeyi okur. S. Birsel

  5. İleri sürülen sorun.

  6. Para, mal vb. ile ilgili şey.

  7. Kendi içinde bütünlüğü olan anlatım.

  8. Bir testte yer alan soru ya da alıştırmalardan her birine verilen ad.

madde ::: cevher , asıl

mâde ::: dişi

mâde ::: ‬dişi

madde ::: (a. i. c. : meyâdd) 1) madde. 2) maya, cevher; asıl. 3) cisim. 4) iş; mes'ele. 5) sözün özü, ruhu. 6) kanun veya nizamnamenin bir fıkrası. 7) lügat kitaplarında tezad edilen kelimelerin her biri. mâdde-i vücud : vücûdun maddesi. mâddet-ül fesâd : fesada sebebiyet veren, fesadın başı olan iş. 8) anat. erkeklik organı.

mâde ::: (f. s.) dişi. Şîr-mâde : dişi arslan.

madde ::: husus, öz, şey

MADDE :::

Zahir duygularla hissedilen, ruhâni olmayıp, ağırlığı olan, cismâni bulunan. * Asıl, esas, cevher, mâye. * Bend, fıkra, kısım. * İlm-i Kelâmda: His âzâmız üzerine bir takım muayyen ihtisâsât husule getiren veya getirebilen, her şey. * Tıb: Çıbanın içinde hasıl olan yara.