Çağdaş Sözlük

beka ~ بقاء

Lugat-ı Cudi - beka ~ بقاء maddesi. Sayfa: 197 - Sira: 13

Lugat-ı Cudi, İbrâhim Cûdî Efendi Sözlüğü; beka maddesi. osmanlıcada beka ne demek, beka anlamı manası, beka osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte beka hakkında bilgi. Arapça beka ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada beka anlamı

Lugat-ı Cudi - بقاء beka ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

beka ~ بقاء güncel sözlüklerde anlamı:

BEKA ::: Devamlılık. Evvelki hâl üzere kalma. Dâim ve sâbit olma. * İlm-i Kelâm'da : Varlığının asla sonu olmayan Cenab-ı Hakk'ın bir sıfatıdır. * Bâki olmak. Ebedîlik.(... Beşer bu asırda harplerin ve fenlerin ve dehşetli hâdiselerin ikazatıyla uyanmış ve insaniyetin cevherini ve câmi istidâdını hissetmiş. Ve insan, acib cemiyetli istidâdiyle yalnız bu kısacık, dağdağalı dünya hayatı için yaratılmamış. Belki ebede meb'ustur ki, ebede uzanan arzular, mahiyetinde var. Ve bu dar, fâni dünya insanın nihayetsiz emel ve arzularına kâfi gelmediğini herkes bir derece hissetmeğe başlamış. Hattâ insaniyetin bir kuvâsı ve hâdimi olan kuvve-i hayâliyeye denilse : "Sana dünya saltanatı ile beraber bir milyon sene ömür olacak, fakat sonunda hiç dirilmeyecek bir sûrette bir idam senin başına gelecek." Elbette hakiki insaniyetini kaybetmiyen ve intibaha gelmiş o insanın hayâli, sevinç ve beşarete bedel, derinden derine teessüf ve eyvâhlarla saâdet-i ebediyenin bulunmamasına ağlayacak. H.)

bekâ ::: devamlılık, kalıcılık, sonsuzluk.

BEKa ::: 2. Bekâ-billah.

Fenâ ve bekâdan ilk bahs eden Ebû Saîd Harrâz'dır. (Molla Câmî)

BEKa ::: 2. Bekâ-billah.

Fenâ ve bekâdan ilk bahs eden Ebû Saîd Harrâz'dır. (Molla Câmî)

Beka :::


  1. Kalıcılık, ölmezlik
    Örnek: Memleketin, devletin bekası senin elinde... Ö. Seyfettin

bekâ ::: devamlılık , kalıcılık , ebedilik

bekà ::: devamlılık , süreklilik

bekâ ::: ‬kalıcılık

beka ::: (

BEKA :::

Devamlılık. Evvelki hâl üzere kalma. Dâim ve sâbit olma. * İlm-i Kelâm'da : Varlığının asla sonu olmayan Cenab-ı Hakk'ın bir sıfatıdır. * Bâki olmak. Ebedîlik.(... Beşer bu asırda harplerin ve fenlerin ve dehşetli hâdiselerin ikazatıyla uyanmış ve insaniyetin cevherini ve câmi istidâdını hissetmiş. Ve insan, acib cemiyetli istidâdiyle yalnız bu kısacık, dağdağalı dünya hayatı için yaratılmamış. Belki ebede meb'ustur ki, ebede uzanan arzular, mahiyetinde var. Ve bu dar, fâni dünya insanın nihayetsiz emel ve