Çağdaş Sözlük

teşbih ~ تشبيه

Lugat-ı Cudi - teşbih ~ تشبيه maddesi. Sayfa: 281 - Sira: 5

Lugat-ı Cudi, İbrâhim Cûdî Efendi Sözlüğü; teşbih maddesi. osmanlıcada teşbih ne demek, teşbih anlamı manası, teşbih osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte teşbih hakkında bilgi. Arapça teşbih ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada teşbih anlamı

Lugat-ı Cudi - تشبيه teşbih ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

teşbih ~ تشبيه güncel sözlüklerde anlamı:

TEşBiH ::: (C.: Teşbihât) Benzetmek, benzetilmek. Benzetiş. Bir vasıfta vehmetmek. (Bak: Müşebbihe) *Edb: Aralarında maddi veya mânevi bir münasebet bulunan iki şeyi birbirine benzetmek san'atı. Erkân-ı teşbih: (Teşbihin rükünleri) : 1- Müşebbeh (Benzetilen), 2 - Müşebbehün bih (Kendisine benzetilen), 3 - Vech-i şebeh (benzetme ciheti), 4 - Edât-ı teşbih (Teşbih edatı) Birinci ve ikinciye (Yâni, müşebbeh ve müşebbehün bih) "tarafeyn : İki taraf" denir. Meselâ: "Nuri şecâatte Hazret-i Ali gibidir" denildiğinde: "Nuri" müşebbeh, "şecâatte" vech-i şebeh, "Hazret-i Ali" kelimesi ise müşebbehün bih'dir. "Gibi" kelimesi ise edat-ı teşbihtir. Edât-ı teşbih olanlar: "gibi, meselâ, misâl, sanki, meğerki, mesel, mânend, andırır, âdetâ, çü, çün, tek, benzer, zannolunur, veş" (gibi kelimelerdir.)(Pekçok teşbih ve temsiller bulunuyor ki, mürur-u zamanla veya ilmin elinden cehlin eline geçmesiyle hakikat-ı maddiye telâkki ediliyor. Hatâya düşer. Meselâ: "Sevr" ve "Hut" isminde ve âlem-i misâlde sevr ve hut timsâlinde berri ve bahri hayvânat nâzırlarından iki melâiketullah, âdeta bir koca öküz ve cismani bir balık zannedilerek Hadise ilişilmiş. Hem meselâ: Bir vakit huzur-u Nebevide derin bir ses işitildi. Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti ki: "Bu gürültü, yetmiş senedir yuvarlanıp ta ancak bu dakika cehennemin dibine düşen bir taşın gürültüsüdür. " İşte bu Hadisi işiten, hakikata vâsıl olmıyan inkâra sapar. Halbuki, yirmi dakika o Hadisten so a kat'iyyen sabittir ki: Biri geldi. Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a dedi ki: "Meşhur münafık, yirmi dakika evvel öldü. " Yetmiş yaşına giren o münafık cehennemin bir taşı olarak bütün müddet-i ömrü tedennide esfel-i sâfiline küfre sukuttan ibaret olduğunu gayet beligane bir surette Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü vesselâm beyan etmiştir. Cenâb-ı Hak, o vefat dakikasında o sesi işittirip ona alâmet etmiştir. S.)(Teşbih ve temsiller, havastan avama geçtikçe, yani ilmin elinden cehlin eline düştükçe, mürur-u zamanla hakikat telâkki edilir. R.N.)

TEşBiH ::: Yassı ve enli yapmak.

teşbih ::: (a. i. şibh'den. c. : teş-bîhât) : benzetme, benzetilme.

Lâ-teşbîh ::: teşbih-siz, benzetmeksizin, benzetme gibi olmasın.

Edât-ı teşbih ::: (benzetme edatı) : "gibi, âsâ, misillü, mâ-nend, veş, güne, gûyâ, sanki, meğer ki, tek, tırak, nasıl, nitekim. . " gibi.

Erkân-ı teşbih ::: ed. şu dört şeydir : "müşebbeh, müşebbehün-bih, vech-i şe-beh, edât-ı teşbih", [. . köşkü cennet gibidir" terkî-binde köşk = müşebbeh, cennet = müşebbehün-bih, gibidir = edât-ı teşbih dır]

teşbîh-i beliğ ::: ed. edatı hazfedilmiş ve pek çok parlak, göz alıcı olan teşbih. Meselâ : "az zaman içre çok iş etmişti* sayesi olmuş idi âlemgîr *şems-i asr idi asrda şemsin * zilli memdOd olur, zamânî kasîr" gibi.

teşbîh-i mûcez ::: ed. en kısa kelimelerle geniş mânâya gelmek suretiyle yapılan teşbih, benzetme. Misâl : "hâl kâfir, zülf kâfir, çeşm kâfir, el'amân* serbeser iklîm-i hüsn'ün kâfiristan oldu hep" bey-tindeki "iklîm-i hüsn'nün" terkibi gibi.

teşbih ::: benzetme.

teşbih ::: benzetmek

Teşbih :::


  1. Benzetme
    Örnek: Aleyhinde şairane teşbihlerle ağır ve güçlükle yazardı. Y. K. Beyatlı

teşbîh ::: benzetme

teşbih ::: benzetme , benzetmek

teşbîh ::: ‬benzetme

TEŞBİH :::

Yassı ve enli yapmak