saf ~ صف
Lugat-ı Cudi - saf ~ صف maddesi. Sayfa: 635 - Sira: 3
Lugat-ı Cudi, İbrâhim Cûdî Efendi Sözlüğü; saf maddesi. osmanlıcada saf ne demek, saf anlamı manası, saf osmanlıca nasıl yazılır. Osmanlıca sözlükte saf hakkında bilgi. Arapça saf ne demek. Arapça osmanlıca sözlük. Farsçada saf anlamı
Lugat-ı Cudi - صف saf ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..
saf ~ صف güncel sözlüklerde anlamı:
SAF ::: (Bak: Saff)
SAF ::: Tüylü ve yünlü hayvan.
SAF ::: Bir adam boyu yüksekliğindeki duvar.
"); saf ::: (a. i.) : (bkz. : saff).
saff ::: (a. i. c. : sufûf) : 1) dizi, sıra; camide cemâatin sırası.
saff-i düşmenân ::: düşmanların safı. 2) bir sıraya dizilmiş asker.
saff-ı harb ::: ask. : savaş hattını meydana getiren asker dizişi.
saff-ı niâl ::: ayakkabıların dizildiği sıra, papuç-luk; meclisin en aşağı yeri.
saff-ı sipâh ::: asker safı, dizisi.
SAF ::: Saflarınızı düzeltiniz. Dosdoğru yapınız. (Hadîs-i şerîf-Sünen-i Ebû Dâvûd)
Safları düzeltmek namaz kılmanın bir parçasıdır. (Hadîs-i şerîf-Taberânî)
Saflarınız ileri geri olmasın. Böyle olursa kalbleriniz de böyle karışık olur. (Hadîs-i şerîf-Günyet-üt-Tâlibîn)
Cemâatle namaz kılarken öndeki safta boş yer var iken, arka safta durmak ve safta yer yok iken, saf arkasında yalnız durmak mekrûhtur. Safta yer olmayınca, yalnız başına durmayıp, rükû'a kadar birini bekler. Kimse gelmezse, öndeki safa sıkışır. Öndeki safa sığmazsa, güvendiği birini arkaya çeker. Güvendiği kimse yoksa, yalnız durur. (İbn-i Âbidîn)
Saf :::
- Dizi, sıra
Örnek: Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı. E. E. Talu - Grup.
- Katıksız, arı, katışıksız, halis, has.
- Kurnazlığa aklı ermeyen, kolaylıkla aldatılabilen, bön, safdil
Örnek: Yenge, açık sözlü, saf bir kadıncağızdır. R. N. Güntekin - İyi niyetli, art niyetsiz
Örnek: Senin bu kadar, çocukça saf olduğunu bilmezdim. P. Safa
sâf ::: temiz , sıra , arı
saff ::: sıra , dizi
sâf ::: temiz
sâf ::: arı
sâf ::: halis
sâf ::: açık
saf ::: sıra
saff ::: sıra
saff ::: dizi
saff ::: saf
saf ::: (a. i.) (bkz. : saff).
saf ::: arı, aydınlık, dizi, doğal, grup, halis, has, koşun, masum, öz, sıra, som, tabii
SAF :::